Sit alanlarının imarı - % 0.1 de olsa hukuka aykırı

-
Aa
+
a
a
a

Sit koruma hukuku (Uluslararası sözleşmelerdeki ilgili maddeler için tıklatınız)

 

Ömer Madra: Eski programcımız, Kent ve Çevre Hukuku programını senelerce birlikte yürüttüğümüz İzmir eski baro başkanı Noyan Ozkan’la sit alanlarının imara açılmasını meselesini görüşeceğiz. Bugünkü gazete de bir haber vardı...

 

Mustafa Arslantunalı: Evrensel’deki haberde, Hazineye ait taşınmazların satışını kolaylaştıran ve birinci doğal sit alanlarını da imara açan tasarının çevre komisyonunda benimsendiği yazıyor. Komisyonda tartışmalar çıkmış, komisyon başkanı AKP Malatya milletvekili Münir Erkal “sit alanlarını %1 oranında bile imara açılması cinayettir” diyen Canan Arıtman’ı siyasi konuşma yapmakla suçlamış ve “senin genel başkanınla konuşacağım” demiş. Komisyon, tasarının üçüncü maddesine “arazi satışı yapılan kişiler çevreye zarar vermeyecek şekilde faaliyetlerini yürütürler, aksi halde çevre mevzuatı uygulanır” hükmünü eklemiş.

 

ÖM: Siyasetçilerin siyasi konuşmasına itiraz gelmiş öyle mi?

 

MA: Evet.

 

ÖM: Enteresan.

 

MA: Parselin yapılaşmaya açılacak oranı %6’dan %3’e düşürülmüş ve özel yasalarla korunan alanlarla Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere konu olanlar kapsam dışı tutulacakmış komisyon kararlarına göre.

 

ÖM: Bütçe ve Plan Komisyonuna da yarın intikal edecekmiş. Bu konular üzerinde konuşmak üzere Noyan Özkan’la beraberiz, günaydın Noyan.

 

Noyan Özkan: Günaydın.

 

ÖM: Elimizdeki son haberler bunlar. Bu konuda bizi biraz aydınlatır mısın lütfen?

 

NÖ: Bazı konular teknik ama mümkün olduğunca basitleştirerek anlatmaya çalışacağım, çünkü çok ilginç ve gerçekten dehşet verici bir gelişme var bu tasarıda. Bu tasarının adı “hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi hakkındaki 4706 sayılı kanunun 6. maddesinde yapılacak değişiklik.” Dikkat edin, Hazineye ait taşınmaz mallarla ilgili zaten bu hükümetin çok projeksiyonları vardı, çok taahhütleri vardı, onlarla ilgili bu kanunda gerçekten satışları kolaylaştıran, Hazineye ait malların özel kişilere veya şirketlere, hatta yabancılara satışlarını kolaylaştıran çok ciddi hükümler geliyor. Ancak ben bunların yorumuna ve bunlarla ilgili eleştirilere giremiyorum, çünkü kanun yaklaşık 26 maddeden oluşuyor, çok uzun, teknik olarak da çok üzerinde durulması gerekiyor.

 

Evvelce yine buna benzer, bu kanunun üçüncü maddesinde yapılması istenilen bir değişiklik Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş. Bu karar -Ahmet Necdet Sezer’in başvurusu üzerine 2002 yılında üçüncü madde iptal edilmiş-, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerle ilgili. O maddede Hazine adına orman sınırının dışına çıkartılan yerlerin üçüncü kişilere ve şirketlere satışını öngören maddeler getirilmiş, Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Zaten bu Hazine mallarının satışı ile ilgili çok tartışmalı ve gerçekten de Anayasa Mahkemesinin gündemine girmiş bir konu var. Ancak olay bu merkezde cereyan ederken birden bakıyoruz, bu kanunun 6. maddesinde sadece ve sadece Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanununa bir atıfta bulunularak orada sit nedeniyle kesin inşaat yasağı bulunan arsaların, vatandaşların mağdur olmaması açısından Hazine malları ile devir ve teslimini, yani takasını öngören bir madde var. Zaten 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanununun 15. maddesinde böyle bir hüküm var. 6. maddede de bu yeni getirilen yasanın eski metninde, bunun nasıl takas edileceği ve buna karşılık vatandaşın eline nasıl bir belge verileceğine dair teknik bir düzenleme var. Bunlar gayet normal düzenlemeler, zaten temelini 2863 sayılı yasadan alan bir madde.

 

Anayasaya ve uluslararası hukuka aykırı

 

ÖM: Bu takastan murad edilen nedir? Hazinenin elinde bulunan arazilerle özel mülk olan arazilerin arasında bir takas mı?

 

NÖ: Vatandaş katiyetle 1. derecede doğal sit, arkeolojik veya kentsel sitte yapı yapamıyor ya, kesin inşaat yasağı var ya, bir şekilde mağdur oluyor; orayı bir şekilde almış ve o mağduriyetini gidermek için Hazinenin 1. sit, arkeolojik veya kentsel sit olmayan arazileri var, Hazine “ben bunları seninle takas edebilirim” diyor, bunun yönetmeliği de var fakat maalesef bu doğru dürüst pek uygulanamıyor. Bu tamamen teknik bir düzenleme iken bir de bakıyoruz madde 6’da şöyle bir değişikle hükümet bu 24 maddelik yasa tasarısının içine bunu da sokuyor, “birinci derece doğal sit alanı, tescil ve ilan edilen yerlerde bulunan arsa ve arazilerde toplam inşaat alanı, taşınmazın yüzölçümünün %6’sını geçmemek koşuluyla koruma planı ve uygulama projelerince oluşturulan koruma kurullarınca onaylanmak suretiyle yapılaşmaya izin verilir. Burada 2863 sayılı yasanın amir hükümleri dururken ve biraz sonra gireceğim uluslararası mevzuat dururken, bir de bakıyoruz burada tamamen takasla ilgili teknik bir maddede Hazine mallarının satışı veya bu sit alanlarıyla değiş tokuşuyla ilgili bir maddede Türkiye’deki doğal sit alanlarında (nedense de doğal sit alanları, dikkat ediniz arkeolojik, kentsel ve tarihi sitlere karışmamışlar) %6’lık bir yapılaşmaya açma şeklinde bir madde geliyor.

 

ÖM: Bunun %6’dan %3’e indirilmesi gibi konular konuşulmuş komisyonda.

 

NÖ: Komisyonlarda konuşuluyor, giriyor, çıkıyor ama Genel Kurula iner bu yasa, orada bunu %10’a da çıkarabilirler, yani herşeyden korkun! %1 değil, %0.1’i bile mümkün değil. Çünkü uluslararası mevzuat, koruma hukuku açısından doğal sitlerin kesinlikle korunması ve üzerinde çivi dahi çakılmaması gereken yerlerdir. Bunların hepsini biz imzalamışız, 1972 Paris, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Dair Sözleşme var, bu Birleşmiş Milletler sözleşmesidir. Bunun yanı sıra 1992 Rio, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi var, bu da BM sözleşmesidir. Esas önemli olan, Avrupa Konseyi hukukuna girersek, 1979 Bern, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşamlarını Koruma Sözleşmesi var. 1985 Granada, Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi var ve yine buradan da Avrupa Birliği’ne girersek, biliyorsunuz AB’de direktifler var ama aday ülkeler de bunları dikkate almak durumunda, biz de 1999’dan beri aday ülkeyiz. Burada da AB’nin 92/43 Habitatlar Direktifi var, bu direktif diyor ki “hem üye ülkeler, hem aday ülkeler yabanıl flora ve fauna türleri ile yaşama ortamları ve sitlerin korunması taahhüt ederler ve özellikle BM Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye uyarlar” şeklinde. AB direktifi de BM mevzuatına atıfta bulunuyor. AB de Avrupa Konseyi hukuku ve onun mevzuatı her zaman için göze alır. 

 

Burada şöyle bir durum var, bütün bu uluslararası hukuk açısından aykırılıklarını bir tarafa bırakın, zaten Anayasamızın 10. maddesinde “kanun önünde eşitlik ilkesi” var, mesela siz doğal sitte arazi almışsınız, vs. spekülatif amaçla alabilirsiniz veya mesela bir örnek vereyim, Gemile koyu var, Kelebekler vadisi, burası muazzam bir yer, dünyada çok nadir bulunan bir yer... Burada Muğla AKP milletvekili Hasan Özyer’in bir inşaat girişimi -bir otel, epeyce de yaptı-, temelinde büyük mücadelelerle durduruldu. Mesela bu yasa maddesi geçtiği anda bu otel inşaatı derhal gündeme gelecek. Burada eşitlik açısından duruma bakın, siz 

 Kelebekler Vadisi (Fotoğraf: Aykut İnce) 

dürüst, yasalara, kanuna uyan yurttaşlar bir tarafta, öbür tarafta devletin doğal sit alanında, bütün yasaları çiğneyerek ve 2863 sayılı yasadaki suçları da işleyerek inşaat yapan kişiler, bir anda eşitleniyor. Böyle olmaz, Anayasanın 10. maddesi buna engeldir. Ayrıca Anayasanın 35. maddesi, sizin de bildiğiniz gibi “mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı”nı hükme bağlamıştır. Ve en önemlisi Anayasanın 63. maddesi: “devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlar.” Dolayısıyla bu madde ile bu %3-5 olsun farketmez, bunun en azından Cumhurbaşkanı tarafından veto edileceğini, bu da olmazsa ileride Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceğine inanıyorum.

 

Biz her sefer bunları söylüyoruz, bunları söylemekten artık hicap duyuyorum. Bunun arkasında başka şeyler var, biz bu yağma ve ganimet kültürünü bir tarafa bırakmamız lazım. Bu bizim artık genlerimize mi ilişmiştir nedir, devletin yasalarla sahip çıkması gereken ve gelecek nesillere iletilmesi gereken ve de dünyada bana göre tüm dünyalıların ortak malı olan, yani sadece Türkiyelilerin veya o bölgede yaşayan insanların değil, ender olan, bu özgün alanlara herkesin sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Bu şekilde, vahşice katliamı konusunda bir bakıyoruz kimsede ses yok seda yok, ancak bu sefer boyalı, büyük basında bir hareketlenme var, ona şaşıyorum.

 

ÖM: Merkez medyada, büyük gazetelerde ve televizyonlarda bu konuda bir şeylerin döndürülmesi istenip istenmediği konusunda ciddi bir yayına rastlandı ve zaman zaman da devam ediyor. Benim sormak istediğim, doğal alanların, sit alanlarının tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin ayrı bir dizi hüküm ve kanun var, orada hiçbir değişiklik yapılmadan bambaşka bir kanun...

 

“Kurnazlıklar” yığınla hukuki soruna yol açıyor

 

NÖ: Tamamen başka; taslağa ben çok seri olarak baktım. Üzerinde çok tartışılacak, çok ciddi hükümler var, bir anda mesela ABD veya İngiltere’den bir şirket geliyor, mesela 30 hektar yer satın alabiliyor; bunlar biraz tartışılmalı. Biliyorsunuz mütekabiliyet ilkesi vardır bu konularda. Ama dikkat ettim, yangından mal kaçırır gibi evvelce Anayasa Mahkemesinin verdiği kararda çok dikkatle üzerinde durulması gereken hükümler var. Zaten kanun tasarısı çorba gibi, içinde ne var biliyor musunuz, trafik para cezalarının kredi kartı ile ödenmesine dair hükümler de var, bunlar da iliştirilmiş.

 

ÖM: Bu Hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi hakkındaki kanunun içinde, öyle mi?

 

NÖ: Evet öyle, oradan buradan bir sürü kanun var, sonuna doğru alakasız bir sürü şeyler eklemişler. Maalesef mecliste bu konular enine boyuna tartışılmıyor. “O öyle söyledi, bu böyle söyledi, vs.” derken küt diye Genel Kurula iniyor bu yasalar. Ben şundan korkuyorum: bu büyük bir teşvik oldu, özellikle doğal sit alanlarında evvelce yapı yapan veya yapı yapmaya hevesli olan kişi veya kurumlar için, bunların topyekun bir inşaat hareketine geçmesinden korkuyorum. Çünkü bu kanun iptal edilir ama... neyse ki Anayasa Mahkemesi artık yürürlüğün durdurulması kararı veriyor, o da olmuyordu, çok zor oluyordu, zaman geçiyordu, vs. ama yine de 1-2 aylık bir periyot alabilir, bu arada da büyük bir yağma gerçekleşebilir. Biliyorsunuz gerçekleşen yağmalar da sonradan telafi edilemiyor bizim ülkemizde.

 

ÖM: Böyle bir tehlike var tabii. Ben hâlâ şuna takıldım, bambaşka bir kanunla, Hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi gibi bir kanunla, meseleye doğrudan değil tamamen arka pencereden, arka kapıdan diyebileceğimiz bir şekilde müdahale ediliyor. Peki bu doğal alanların korunmasına ilişkin esas kanunlarla, onların maddeleriyle bir çelişki yaratmayacak mı?

 

NÖ: Kesinlikle, az önce Anayasadaki Kültür ve Tabiat Varlıkların Korumasına dair Hükümle ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasıyla, ayrıca Anayasanın 90. maddesine göre imzaladığımız ve usulüne uygun olarak yürürlüğe koyduğumuz için ve kanun hükmünde olan uluslararası sözleşmelerle çelişki yaratacaktır. Bana göre hakikaten bu tasarıları hazırlayanlar kurnazca düşünüyorlar, bu 2863 yani Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda bir değişiklik olarak gündeme getirilseydi, o zaman bütün uluslararası kurumlar, UNESCO, BM, Avrupa Konseyi ve AB’nin gündemine gelecekti ve rezil olacaktık. Dediğiniz doğru, ‘arka kapıdan girmedir’ bu.

 

MA: Ama bu arka kapıdan girme hukuki sorunlara yol açmayacak mı? Hukuksal olarak birbiri ile çelişen kanunlarımız olacak?

 

ÖM: Ben de onu sordum; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda bir sürü madde var, şunun cezası budur, böyle yapılırsa para, hapis, vs. cezalandırılır, halbuki başka bir kanunda yapılan bu yeni ilavelerle bu cezalar da ortadan kalkmış gibi olacak.

 

NÖ: Şu anda doğal sit alanında inşaat ve fiziki müdahalede bulunan bir sürü insan ceza almak üzere yargılanıyor, ceza almış veya Yargıtayda davası devam ediyor. Bu kişilerin avukatları diyecek ki “Bakın böyle bir kanun çıktı, doğal sit alanlarında yapılaşma yasağı kaldırılmıştır, dolayısıyla biz beraat edelim” diyecekler. Ama hakimler diyebilir ki “sen böyle diyorsun ama 2863 sayılı yasadaki 9. ve 65. maddelerdeki inşaat ve fiziki müdahale yasağı duruyor, 1 yıl ağır hapis cezası öngören 65. madde duruyor.”

 Gemile Koyu (Fotoğraf Aykut İnce) 

Hakikaten bir problem çıkacaktır ortaya. Zaten bu problemler çıkacağı ve temel yasalara aykırı olacağı için büyük bir ihtimalle Anayasa Mahkemesinden dönecektir. Bizim, mesela bizim çok satan basınımızın artık böyle işleri yumurta kapıya geldikten sonra değil de... Burada bu zihniyeti tartışmak lazım: Bu nasıl bir yasa hazırlama zihniyetidir? Bu ne demektir? Siz ülkenin doğal kaynaklarından ne elde edeceksiniz? Neyi, kimi neye pazarlıyorsunuz? Bunu arkasında bir takım taahhütler olabilir, bizim bilemediğimiz bir takım uluslararası taahhütler de olabilir. Bunların hepsi birbiri ile bağlantılı geliyor. Çok
ürkütücü, bu kanunun sadece bu maddesinin, yani 6. maddedeki değişikliğin değil diğer hükümlerin de çok dikkatli incelenmesi, irdelenmesi gereklidir, tartışma açılması gerektiğine inanıyorum.

 

ÖM: Zaten pek çok önemli konuda aydınlık getirdin ama söylediklerin arasında bana en önemli geleni, etraflıca tartışılma imkanı vermeden bunun geçiriliyor olması. Yani meclis bir yana, bu sivil toplum kuruluşlarının ya da herhangi bir vatandaş kitlesi ile bilgilendirme ve tartışma anlamında bir hamle olmadan, böyle çok önemli bir meselede bir kanun geçiriliyor olması ve bunun da arka kapıdan geçiriliyor olması çok önemli. Yoksa belki de ikna edilebilseydi meclis ve diğer vatandaşlar, bunun sorumlu bir şekilde, gelir elde etmek gerekse de başka amaçlarla daha iyi korunabilir diye... Mevcut mevzuatta, tabiatı koruma kurullarının çok ağır ve eksikli çalışması dolayısıyla da bir sürü problem oluyor, vs. Bütün bunlar tartışıldıktan sonra belki ikna olunabilirdi ama bu şekilde getiriliyor olması, o inandırıcılık, bilgilendirme ve güven meselesini bir kez daha karşımıza getiriyor. İnsan o zaman çok şüphe duyuyor.

 

“Korumacı üyeler kurullardan sürülüyor”

 

NÖ: Bugün Kültür Bakanlığının bütçesi yanılmıyorsam %0.3-0.5, son derece düşük ve hakikaten bakanlığın taşra teşkilatı, özellikle illerdeki bu koruma kurullarının araç, gereç ve personel durumu acınacak düzeyde. Hiçbir şeye yetişemiyorlar, doğru dürüst yerinde gözlem yapamıyorlar, çok sayıda uzman eleman çalıştıramıyorlar, personel yok, araçları yok, hakikaten acınacak durumdalar ve bundan da herkes yararlanabilir. Bununla da yetinmiyor bu hükümet, senelerdir bu koruma meseleleriyle uğraştığım için benim dikkatimi çekiyor: bizim korumacı bildiğimiz üyeler vardır, gerçekten doğal, arkeolojik ve kentsel sitleri korumaya eğilimli olan üyeleri vardır, hemen hemen onların hepsini değiştiriyorlar. Yani yerlerine kendi kafalarına göre adamlar getiriyorlar, o da bir problem. Esas bir büyük problem daha geldi, Kültür ve Turizm Bakanlığını birleştirdiler, tuttular Çevre ve Orman Bakanlığını birleştirdiler. Çevre ve orman tartışılabilir ama kültür ve turizm bir arada olamaz, tamamen zıt olaylar, bunun da gelecekte yıkımını göreceğiz.

 

ÖM: Evet, kültür ve turizmin amaçları farklı.

 

NÖ: Çok farklı.

 

MA: Burada kültüre turistik bir bakış var herhalde?

 

NÖ: Çok büyük problemler olacak, Kültür Bakanlığı zaten bütçesi kıt bir bakanlık, ben de biliyorum koruma kurullarının ağır işlediğini, vs. Ben 10-15 sene önce koruma kurulunu telefonla aramıştım ve falanca bir yerde bir yapılaşma izni verilmiş, Kokar koy denilen cennet gibi bir yer var, bir kooperatif almış, vs. Bana koruma kurulundan şunu sordular: “Siz hangi müteahhidin avukatısınız?” Ben “müteahhit avukatı değilim, ben korumacı bir vatandaşım” dedim. Anlamadılar. Çünkü hakikaten hep böyle işlemiş, daha ziyade izin almak için, o iznin prosedürünün işlediği, bürokratik olarak yürütüldüğü yerler olarak işlemiş. Ama dünyanın her yerinde koruma kurulları ve benzerleri var, bunlara sahip çıkmalıyız, bunları güçlendirmeliyiz.

 

ÖM: Asıl mesele orada zaten.

 

NÖ: Gayet tabii, yoksa koruma kurullarını günah keçisi ilan edip onları yıkarsanız, bitti. Bizim yurttaşlarımız da zaten hiç kaçırmazlar böyle bir şeyi, her yeri yağmalarlar, açık söyleyeyim.

 

ÖM: Esas mesele burada güvenirlik ve inandırıcılık. Özellikle bugün yaptığın bu açıklama, yani farklı bir kanunun ve binbir türlü maddesinin, ilgili ilgisiz maddeleri arasına böylesine tayin edici önemde, çok tartışılması gereken bir konunun sokuşturuluyor olması çok şüphe çekici.

 

NÖ: Bunlar Özal’ın talebeleri, bu kanun oyunları defalarca yapıldı eskiden, biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi iptal ediyordu, yeniden çıkarıyorlardı, vs. Bunlar çok yapıldı, buna ‘bohça kanun’ deniliyor, paket kanun. 30 tane madde var, ana birkaç konuda kanun maddelerini değiştiriyor, sonuna doğru bir bakıyorsunuz alakasız kanunlardan değişik değişik başka konular eklenmiş.

 

MA: Maymuncuk yani, herşeyi açıyor?

 

NÖ: Bu kanunlara çok dikkatli bakacaksınız. Tabii gerçekten bunların da verdiği zararların telafisi sonradan çok güç oluyor. Doğal sitler bizim için çok önemli, sadece bizim için değil dünyalılar için çok önemli. Buraları korumalıyız, başka çaremiz yok.

 

ÖM: Bu mesele çevre komisyonundan çıkmış ve yarın da bütçe plan komisyonuna intikal ediyor.

 

NÖ: Orada hakikaten herkese düşen görevler var, sizin de yardımcı olacağınıza inanıyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu 40 üyeden oluşuyor, başkanı –yanılmıyorsam- Trabzon milletvekili Sait Açba. Burada bu olay tartışılacak, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecek. Ben Plan ve Bütçe Komisyonunun faks numarası ve e-mail adresini verebilirim.

 

ÖM: Lütfen.

 

NÖ:TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu faks numarası: 0 312 420 53 68, e-mail adresi: [email protected]

 

ÖM: Buraya bu mesele etraflıca tartışılıp ondan sonra kanunlaşacak.

 

NÖ: Özellikle doğal sitlerin hiçbir şart ve şekilde, hiçbir yüzde veya binde ile yapılaşmaya açılamayacağı hususu bence önemli, üzerinde durulmalıdır. Bunun Anayasaya ve uluslararası mevzuata aykırı olduğu üzerinde durulmalıdır. Öbürü teknik bir konu, tamamen başka bir şey, Hazine mallarının veya onların değerlendirilmesi ile ilgili bir kanunda hiç alakasız bir şekilde kültür ve tabiat varlıkları alanlarının yapılaşmaya açılmasının mümkün olmadığı da bir gerçek. Orada tamamen çelişkili bir madde ama uğraşmak lazım.

 

ÖM: Meseleyi sadece Cumhurbaşkanı’nın kanunu geri çevirmesine ya da Anayasa Mahkemesinin sırtına bırakmamak ve vatandaşların kendilerinin sahip çıkmaları gerekir.

 

NÖ: Gayet tabii, ben hiç hoşlanmıyorum bu işten, veto, Anayasa Mahkemesi, vs. ne demek? Netice olarak meclis, yani milletin iradesi...

 

ÖM: Ama mecliste siyasi konuşmalar yapıyorlarmış!

 

NÖ: Bu konuda uğraşmak lazım.

 

 

(4 Haziran 2003 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)

 

 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu                                                               1/06/03, İzmir

Sayın Başkanlığına

Ankara

 

Sayın Başkan,

 

Komisyonun Sayın Üyeleri,

 

Komisyonunuza yeni intikal eden, 1/602 no lu Yasa Tasarısının 5.maddesi ile 4706 no lu Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi H.k.

 

Kanunun 6.maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilecektir:

 

Md.6.: '' Birinci derece doğal sit alanı tescil ve ilan edilen yerlerde bulunan arsa ve arazilerde, toplam inşaat alanı taşınmazın yüzölçümünün yüzde altısını geçmemek, koruma planı ve uygulama projeleri 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı kanuna göre oluşturulan koruma kurullarınca onaylanmak kaydıyla yapılaşmaya izin verilir.''

 

Yasanın gerekçesinde ise, birinci derece doğal sit alanında kalan taşınmaz maliklerinin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla yüzde altıyı geçmemek üzere inşaat izni verildiği, belirtilmektedir.

 

Sayın Milletvekilleri,

 

Bu yasa tasarısının anılan maddesi, Anayasanın 10.maddesindeki ''kanun önünde eşitlik'' ilkesine aykırıdır.

 

Ayrıca, Anayasa 35 (Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz) ve Anayasa 63 ( Devlet,tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlar ) maddeleri de ihlal edilmektedir.

 

Öte yandan, Türkiye Cumhuriyetinin usulune uygun olarak imzaladığı ve yürürlüğe koyduğu ''uluslararası koruma hukuku sözleşmeleri'' temel ilkeleri adeta yok sayılmıştır.

 

Özellikle, Birleşmiş Milletler ve UNESCO kaynaklı 1972-Paris-Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına dair Sözleşme; 1992-B.M- Rio-Gündem 21 Sözleşmesi; B.M-Rio-Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi;

 

Avrupa Konseyi kaynaklı, 1979-Bern-Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi; 1985-Granada-Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi; 1976-Barselona-Akdenizin Kirlenmeye Karşı Korunmasına Ait Sözleşme ile eki Akdenizde Özel Koruma Alanlarına Dair Protokol, temel amaçlarına aykırıdır.

 

Ayrıca Avrupa Birliğinin, 92/43/EEC no lu HABİTATLAR DİREKTİFİ ile vahşi flora ve fauna türleri ile yaşama ortamları ve sitlerin korunması AB üyesi devletler ile aday üye devletler tarafından taahhüt edilmiştir. Bu direktif ile, B.M.-Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasına İlişkin Sözleşme

hükümlerinin dikkate alınması özellikle belirtilmiştir.

 

Birinci Derece Doğal Sitlerde hiç bir şekil ve suretle veya yüzde veya binde ölçülerle YAPILAŞMAYA İZİN VERİLEMEZ. Ulusal ve uluslararası kültür ve tabiat varlıklarını koruma hukuku, böylesine vahşi ve tehlikeli bir rant tutkusuna izin vermez.

 

Türkiye Cumhuriyeti, bu yasa tasarısı ile yalnızca B.M, Unesco, Avrupa Konseyi, ve yukarıda sayılan sözleşmelerin Daimi Sekreteryalarını değil, aynı zamanda Uluslararası Koruma ve Çevre Sivil Toplum Kurumlarını da, karşısına alacaktır. Çünkü, Türkiye'nin gerçekten eşsiz ve ender nitelikteki doğal sitleri ve biyolojik zenginlikleri tüm dünyalıların ortak koruması altındadır.

 

Sayın Milletvekilleri,

 

Bu yasa tasarısı ile meydana gelecek doğa katliamına izin vermeyeceğiniz inancıyla saygılarımı sunarım.

 

Noyan Özkan,

Avukat

1378 Sok. 4/1, No:107

Alsancak, İzmir

[email protected]